Hepinize iyi günler arkadaşlar. Nasılsınız? Haftanın
yorgunluğu sizde de var mı?
Ben şahsen Cuma günlerini çok severim. Çünkü haftanın sonu
gelmiştir ve ertesi sabah tatildir. Yarına olan umut beni mutlu eder.
Bu gün sizlere Cuma gününün teması olan dijital günlük başlığı üzerinden yakın tarihte yaptığımız bir geziyi anlatmak istiyorum. Bu geziyi Mart 2021 tarihinde ailecek yapmıştık. Peki, nereye mi? Gaziantep’e.
Antep’e gidiş amacımız aslında gezmek değil araba almaktı.
Kendi arabamızı Antep’te bulunan bir galericiyle takas edecektik.
Salı günü okuldan geldikten sonra saat 4 gibi yola
çıkmıştık. Ben Antep’e daha önce hiç gitmemiştim. İlk kez gideceğim şehirlere
gitmeden önce nedense içimde apayrı bir duygu oluşur. Yeni şehri keşfetmek
benim için hazların en büyüğüdür. İşte o günde içimde aynı duygular vardı.
Yolculuğumuz başladı. Yollarda yavaş yavaş giderken arabada radyodan güzel
güzel müzikler dinliyorduk Bizim ailede araba yolculukları çok keyiflidir. En
koyu muhabbetler, en kaliteli espriler yolculuk esnasında yapılır.
O seyahat esnasında yine çok güzel vakit geçirerek sonunda Antep’e ulaştık. Tam yedi saat sürmüştü yolculuğumuz. Epey yorucu geçen yolculuk sonunda kendimizi babamın daha önce ayarladığı bir apart eve attık. Evi bulmakta biraz sorun yaşasak ta vardığımız için mutluyduk. Binadan içeri koşar adımlarla girdik. Tuttuğumuz ev gayet güzeldi. Temiz çarşafları, bakımlı mobilyaları ve çok tatlı bir banyosu vardı. O gece güzel bir uyku çektik. Ertesi güne iyi hazırlanmalıydık çünkü Çarşamba günü bizim için çok önemliydi. O gün arabamızı takas edip şehri dolaşacaktık.
Sabah uyandığımızda dışarısı oldukça soğuktu. Neyse ki bizim odamızda klima ve elektrikli soba vardı. Biz hiç üşümedik. Hızlıca giyinip kahvaltı yapmaya gittik. Babam bizi o sabah Antep’in yöresel yemeği olan “Beyran Çorbası ”içmeye götürdü. Bir tanıdığından şehirdeki en iyi mekânın ismini öğrendik. İçeriye girdiğimizde sabah sekiz buçuktu. Ben sabah saatleri olduğu için bizden başka kimsenin olmadığını düşünmüştüm. Ancak durum hiç te sandığım gibi değildi. İçerisi tıklım tıklım dı. Meğerse “Beyran Çorbası” sabah erkenden içilirmiş. Bunu da böyle bir tecrübeyle öğrenmiş olduk. Sizlere de tavsiyem gidebileceğiniz en erken saatte gitmeniz. Size hızlıca bu çorbanın neyden yapıldığını anlatayım. Beyran Çorbası erkek keçi etinin tandır da pişirilmesiyle elde edilen etin pirinçle karıştırılıp çorba haline getirilmesiyle oluşur. Resimlerden daha iyi anlarsınız zaten. Orada nefis çorbamızı içtikten sonra sıradaki durağımız önceki gece yolda gördüğümüz “SANKO Park” adında bir alışveriş merkeziydi. Aslında buraya girmekteki amacımız babam arabayı takas etme işlemlerini hallederken vakit geçirmekti. SANKO Park bizim gibi küçük illerde yaşayanlar için devasa denilebilecek bir AVM’ydi. Tatbikî İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerde ondan çok daha büyükleri var ancak biz onları görmediğimizden bizim için büyük bir yerdi.
Buranın en güzel özelliği klasik, yuvarlak AVM tarzının
dışında bir çarşı gibi dümdüz koridorlardan oluşmasıydı. Burayı birkaç saat
boyunca dolaştık. Annem yanımızda olduğu için bol bol giyim mağazasına girdik.
En sonunda babamın bizi işlerinin bittiğini söylemek için aramasıyla dışarı
çıktık. Antep caddelerinde kısa bir yürüyüşten sonra babamla buluştuk. Babam
arabayı takas etmiş, yerine çok güzel bir araba almıştı. Çok güzel dediğime
bakmayın bizde içine girene kadar böyle düşünüyorduk. Arabanın içine girince
birazcık hayal kırıklığına uğradık doğrusu. Çünkü içi birazcık bakımsızdı.
Yeni arabamızla sokaklarda deneme sürüşü yapmaya karar verdik. Şehirde gezinirken birden Hayvanat Bahçesi tabelalarını gördük. Daha önce Antep’te Türkiye’nin en büyük hayvanat bahçesi olduğunu biliyorduk ama bu gezimizde oraya da gitmek hiç aklımıza gelmemişti. Reklam afişlerini de görünce gidelim dedik.
Şehrin çıkışında
kalan hayvanat bahçesi girişte ziyaretçilerini geniş bir orman ve mesire
alanıyla karşılıyor. Mesire alanından birkaç kilometre gittikten sonraysa Hayvanat
Bahçesinin ana kapısı bulunuyor. İçeriye giriş ücreti 12TL. Girişte ziyaretçilere
hayvanat bahçesinde bulunan yerleşkelerin planını gösteren bir kitapçık
veriliyor Bu kitapçık sayesinde kaybolmadan her yeri gezebiliyorsunuz. Hayvanat
Bahçesi kelimenin tam manasıyla uçsuz bucaksız bir araziye sahip. Aslında biz
havalar ısınmadığından safari bölümünü göremedik. Bizim gördüğümüz alanın
yaklaşık üç katı kadar bir orman var. Burada yazın hayvanları serbest
bırakıyorlar ve tıpkı belgesellerde gördüğümüz gibi safari arabalarıyla
hayvanların arasından geziyorsunuz. Ama dediğim gibi biz burayı ne yazık ki
göremedik. Ancak serbest olan bölümü gezip bitirmek yaklaşık dört saatimizi
aldı ve bittiğinde ayaklarımızda yürümek için hiç güç kalmamıştı. Hayvanat
Bahçesindeki her bölümü anlatmak sıkıcı olacağından kısa bir anlatım yapacağım.
Aslanlar, ayılar ve diğer yırtıcı hayvanların kafesleri gayet büyüktü. Sadece
kış döneminde kalacakları bir yer olan bu kafeslere büyük dememin sebebi daha önceden
gezdiğim bazı Hayvanat bahçelerindeki kafeslerin aşırı derecede küçük olması.
Tıpkı yırtıcı havyarlarda olduğu gibi ceylan, deve kuşu gibi hayvanların da alanları
oldukça büyüktü. Orada gezerken Kurtların kafesi dikkatimi çekmişti. Kutların
kaçmasını engellemek için diğer kafeslerden daha uzun ve elektrikli teller
kullanılmıştı. Muhtemelen Kurtlar özgürlüklerine diğer hayvanlara nispeten daha
meraklı oldukları için kaçmalarını engellemeye çalışmışlardı. Burada gördüğüm
bir diğer canlı türü de yılanlardı. Yılanlar için “Yılan Evi” denilen özel bir
bina inşa etmişlerdi. Her türden yüzlerce yılanın bulunduğu bu yapıda beni üzen
şey yılanlara çok az yer verilmesiydi. Her yılanın bulunduğu alan nerdeyse
yarım metrekare kadardı. Her yılana bu kadar az alan verilmesi doğrusu beni
üzdü. Sırayla maymun, kuş ve balık evlerine de gittik. En sonunda açık olan
bölümün hepsini bitirdik. Az önce de bahsettiğim gibi çok yorulmuştuk.
Planımızda bir gece daha Antep’te kalmak vardı ancak babamın işi çıkınca o gün
yola çıkmaya karar verdik. Hayvanat Bahçesinden sonra şehri gezdik biraz. Akşam
yemeğimizi de yiyip yola koyulduk. Uzun süren bir yolculuktan sonra Siirt’te ulaştık.
Bizim için çok güzel bir geziydi. Telefonumun şarjı bittiğinden fotoğraf çekemedim. Yoksa hayvanat bahçesinin fotoğraflarını sizlerle paylaşırdım.
Arabamızı ilk gördüğümüzde biraz
üzülsek te Siirt’e varınca beğenmediğimiz parçaları değiştirdik ve arabayı eski
formuna soktuk. Şimdi keyifle kullanmaya devam ediyoruz. Yazımı okuduğunuz için
çok teşekkür ediyorum. Dijital günlük yazılarının devamının gelmesini
isterseniz yorumlarda belirtebilirsiniz. Kendinize iyi bakın.
Yorumlar
Yorum Gönder