Ana içeriğe atla

Araba Sevdası Romanı Özet ve Yorumu

 


Herkese merhabalar arkadaşlar. Bu gün sizlere yakın bir tarihte okuduğum “Araba Sevdası” adlı romanın özet ve yorumunu yapmak istiyorum.

Eser Hakkında Bilgi

Eserin Adı: Araba Sevdası

Yazarı: Recâizade Mahmut Ekrem

Basım Yılı: 1896

Türü: Roman

Sayfa Sayısı:272

Eser 1895 yılında Servet-İ Fünun dergisinde yayınlanmış. Daha sonra ressam Halil Paşa tarafından resimlendirilerek bir yıl sonra basılmış.

Kitabın Özeti

Romanın başkahramanı olan Bihruz Bey zengin bir paşanın oğludur. Özel dersler sayesinde birkaç kelime Fransızca öğrenmiştir ve bu meziyetiyle sürekli olarak diğer insanları hor görür.

Bihruz Bey markalı ve şık kıyafetler giymeyi çok sever. Babasından kalan bütün parayı lüks kıyafetlere harcar. Bihruz Beyin birde arabalara karşı büyük bir tutkusu vardır. En güzel arabanın kendisinde olmasını ister.

Ailesiyle birlikte yazları Çamlıca’da, kışları ise Süleymaniye’de kalan Bihruz Bey o zamanlar yeni açılan Çamlıca Bahçesi’ni bir gün arabasıyla gezmek ister. En güzel kıyafetlerini giyer, arabasını uşaklarna hazırlatır ve bahçeye doğru yola çıkar.

Bahçede gezinirken birden çalıştığı kurumdan bir arkadaşı olan Keşfi Bey’i görür. Onu arabasına davet eder. Birlikte bahçeyi usul usul gezmeye başlarlar. Tam bu sırada kendi arabalarının biraz ilerisinde lüks bir araba görürler. Bihruz Bey’in arabalara karşı ilgisi olduğundan bu pahalı arabanın sahibini de merak eder. Kendi arabasını lüks arabaya yaklaştırınca içerisinde biri yaşlı, diğeri sarışın ve genç olan iki kadın görür. Sarışın kadından etkilenen Bihruz Bey arkadaşına onu tanıyıp tanımadığını sorar. Keşfi Bey sarışın kadını yakından tanıdığını, hatta onun köylüsü olduğunu söyler. Bihruz Bey sarışın kadınla konuşmak için Keşfi Beyi bir bahane ile yanından kovarak kadınları takibe başlar.

Kısa bir takipten sonra nihayet kadınlarla konuşmayı başarır. Adı Periveş olan kadına bir çiçek hediye eder. Çiçeği alıp göğsüne takan kadın ilerlemeye devam eder. Artık bahçenin çıkışına doğru gelindiği sırada Periveş Hanım yanındaki kadına haftaya tekrar gelmek istediğini söyler. Bihruz Bey hemen atılarak saat kaçta geleceğini sorar. Tam o sırada Kıskanç, Kıskanç sesini duyarlar. Sesin sahibi Keşfi Beydir. Bağırma sesini duyan hanımlar hızla bahçenin çıkışına ilerler. Sevdiği kadını kaçıran Bihruz Bey çok üzülür ve evine geri döner.

Eve döndükten sonra aşk acısı çekmeye başlar. Sürekli Periveş Hanım'ı düşünür durur. Bir sonraki hafta Cuma günü Periveş Hanım'ın bahçeye geleceğini duyduğundan o günü iple çeker.

Cuma günü olduğunda arabasını alarak derhal Çamlıca Bahçesi’nin yolunu tutar. Anacak bahçeye geldiğinde Perriveş Hanımı göremez. Bir sonraki gün tekrar gelir .Yine göremez. Bu durum haftalarca tekrar eder. Onu göremeyince mektuplar yazmaya başlar. Mektuplardan bir tanesini ona ulaştırır ancak cevap gelmez. Bihruz Bey tüm bu yaşadıklarından dolayı sıkıntı çekmektedir. Çünkü sevdiği kadın ona cevap verme cüretinde dahi bulunmaz.

 Bir gün çalıştığı iş yerinde arkadaşı Keşfi Bey'le karşılaşır. Keşfi Bey Periveş Hanımın öldüğünü söyler. Bunu duyan Bihruz Bey çok üzülür. Üzüntüsünden adeta yataklara düşer.

Bu seferde onun mezarını bularak onunla son kez vedalaşmayı kendine görev sayar ve gece gündüz onun mezarını arar durur. Ancak bir türlü bulamaz. Çünkü Periveş Hanım aslında ölmemiştir.

Bütün bu olayların yaşandığı sıralarda Bihruz Bey’in omuzlarına birde borç yüklenmiştir. Zengin bir tüccar kendisine olan borcunu ısrarla istemektedir. Ancak Bihruz Bey babasından kalan mirasın çoğunu tükettiğinden böyle bir parayı veremez. Alacaklı tüccar en sonunda arabasına el koyar. Bihruz Bey bu duruma her ne kadar üzülse de kimseye çaktırmaz ve hayatına yaya olarak devam eder.

Bir seyahati sırasında vapura binmek ister. Anacak vapura yetişemez ve kaçırır. Fakat vapur tam hareket ederken Periveş Hanım’ı görür. Arkadaşı Keşfi Bey her ne kadar onun öldüğünü söylese de gözleriyle gördüğü kadının Periveş Hanım olduğundan emindir.

İlk fırsatta Keşfi Bey’in yanına giderek Periveş Hanım’ı vapurda gördüğünü söyler. Yalancılıkta usta olan Keşfi Bey gördüğü kadının Periveş Hanım değil ,onun kız kardeşi olduğunu söyler. Bunun üzerine bir an için de olsa mutlu olan Bihruz Bey yeniden matem günlerine döner.

Aklına Periveş Hanımın kardeşini bularak ona kız kardeşinin mezarını sorma fikri gelir. Onu aramaya başlar. Yine bir seyir yerindeyken iki kadına rastlar. Kadınlardan biri Periveş Hanımdır. Ancak Bihruz Bey bunu bilmediğinden ona yaklaşarak kız kardeşinin mezarını sorar. Kadınlar birbirlerine bakarak gülerler ve ona gerçeği anlatırlar. Bihruz Bey utancından yerin dibine girer. Arkadaşı Keşfi Beye güvendiği için kendini kötü hisseder. Ve ardına bakmaksızın oradan uzaklaşır.

Roman bu şekilde bitiyor arkadaşlar. İsterseniz yorum kısmına geçelim.

Kitabın kahramanı olan Bihruz Bey aslında o dönemde sıkça karşılaşılan batı hayranı aydın kimseleri temsil ediyor. Bildikleri azıcık yabancı kelimeyi günlük konuşmalarının arasına serpiştirerek kendini modern zanneden bu insanlara, Recaizade Mahmut Ekrem bu kitap sayesinde sert eleştirilerde bulunmuş.

Kitabı okurken sürekli Fransızca kelimelerle karşılaşmak hiç hoş değil. Altında anlamları bulunuyor, ancak her seferinde sayfanın alt kısmına bakmak okuma dikkatinin dağılmasına neden oluyor.

Kitap aslında çok sıkıcı. Bihruz Bey’in başından geçenler çok uzun ve gereksiz bir şekilde anlatılmış. Kitabı bitirebilmek için çok sabırlı olmanız gerekiyor.

Kitaba toplumun bir eleştirisi olarak okursanız çok istifade edebilirsiniz ancak roman olarak okursanız hiç zevk alamazsınız.

Yazar romanı yazarken sanki olayı dışarıdan izleyen bir seyirci gibi anlatmış. Bu roman terzı için neredeyse kusur sayılabilecek bir tarz.

Ancak dediğim gibi toplumsal bir eleştiri ve realizme ilk geçiş eseri olduğundan edebiyatımız açısından oldukça değerli.

Bir yazımızın daha sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakın.

Karakterler

Bihruz Bey: Modern tipli, zengin, ukala bir genç

Periveş Hanım: Bihruz Bey’in aşık olduğu sarışın genç kız

Keşfi Bey: Bihruz Bey’in yalancılıkla bilinen bir arkadaşı

Mösyö Piyer: Bihruz Bey’in Fransızca hocası olan yaşlı bir adam

Mişel:Bihruz Bey’in hizmetçisi

Yorumlar

Blogda ki Popüler yazılar

Esrar-ı Cinayet Kitabı Özet ve Yorumu

  Merhaba arkadaşlar bu gün sizlere “ESRAR-I CİNAYAT”   adlı eserden bahsetmek istiyorum. İlk önce kitap hakkında genel birkaç bilgi, ardından kitap özeti, daha sonrada kitap hakkındaki yorumumdan bahsedeceğim. Şimdi başlayabiliriz.   Bir Türk klasiği olan bu kitap Ahmet Mithat Efendi tarafından 1884 yılında kaleme alınmış. Edebiyatımızdaki ilk polisiye romanı olma unvanına sahip. Kitap ilk önce gazetede yayınlanmış, daha sonra kitaplaştırılmış. İlklerden olması hasebiyle içinde bir takım teknik sorunlar bulundurduğu kabul ediliyor. Ama polisiye roman yazarlığının önünü açtığı için edebiyatımızda oldukça önemli bir yere sahip. Dilerseniz kitabın özetine geçelim. İstanbul Karadeniz taraflarında “Öreke Taşı” adında büyükçe bir kaya varmış. Bir gün bu kayanın üzerinde üç ceset bulunur ve hikâye böyle başlar. Olaydan sonra cinayetle ilgilenen soruşturma memuru (polis)Osman Sabri hemen olay yerine gelerek çeşitli incelemelerde bulunur. Çok zeki olan soruşturma memuru h...

Gönül Hanım Romanı Özeti

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere “Gönül Hanım” adlı bir romanın özetini yapmak istiyorum. Cumhuriyet devrinde yazılan bu eser dört genç kâşifin Orta Asya’yı ve Orhun Kitabelerini görmek için çıktıkları çok güzel bir seyahati anlatıyor. Önce her zamanki gibi kitabın künyesini yazalım. Kitabın Künyesi Kitap Adı: Gönül Hanım Kitabın Yazarı: Ahmet Hikmet Müftüoğlu Basım Yılı:1920 Kitabın Türü: Roman Yayına Hazırlayan: Dr. Fethi Tevetoğlu Kitabın Özeti “Gönül Hanım” romanı 1. Dünya Savaşı sırasında Sibirya’da esir düşen Mehmet Tolun Beyin yağmurlu bir sonbahar günü lokantada otururken iki Tatar kardeşle tanışmasıyla başlıyor. Adları Ali Bahadır Bey ve Gönül Hanım olan bu iki Tatar kardeş Mehmet Tolun Beyi tek başına görünce sohbet etmek isterler. Kısa süre sonra üçünün de aynı zihniyette olduklarını anlamalarıyla kendilerini Türk Tarihi ve Orta Asya konusunda derin bir sohbet içerisinde bulurlar. Konuşma esnasında Gönül Hanım üç arkadaşın Orta Asya toprakl...

Herodot ile Röportaj

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere tarihin kurucusu sayılan Herodot'la röportaj   yaptık. Dilerseniz başlayalım. - Bize kendinizi tanıtır mısınız?   Benim adım Herodot. MÖ 484 yılında Halikarnasos’ta doğdum. Ailem Anadolu coğrafyasında sözü geçen büyük bir aileydi. Bu nedenle güzel bir çocukluk geçirdim. Ardından gençlik dönemlerinde dünyanın birçok yerini gezdim. Bu geziler esnasında yeni insanlarla tanıştım. Onlardan gezdiğim yerler hakkında bilgiler topladım. O şehirdeki efsaneleri öğrendim. Bu şekilde bir ömür geçip gitti. Yaşlanınca İtalya’da bulunan Thurii kolonisine gittim. Orada uzun uğraşlar sonucu bir tarih kitabı yazdım. Pers –Yunan savaşlarını anlattığım bu eser daha sonraları meşhur oldu. Kitabımı yayınladıktan sonra yaşadığım küçük kasabada huzur dolu son günlerimi geçirmeye başladım . -Yolculuklarınıza nasıl başladınız? Ben gençlik dönemlerimde Halikarnasos’a bulunurken şehrimizi korkusuz bir savaşçı olan Kraliçe Artemisia yönetiyordu. ...