Ana içeriğe atla

Siirt'e Gelirsen

 Herkese merhabalar arkadaşlar gününüz aydın olsun. Bu gün sizlere yaklaşık iki yıldır yaşadığım Siirt’i anlatmak istiyorum. Siirt’in tarihini, yöresel yemeklerini ve gezilecek yerlerini anlatacağım bir yazı olacak. Dilerseniz başlayalım.

Siirt çevresinin dağlık, engebeli ve gelişmemiş olması nedeniyle daha önce herhangi bir ciddi araştırma konusu olmamıştı. Bu nedenle İslamiyet öncesi hakkında Siirt hakkında pek bilgi yoktu. Ancak 1963 yılında kurulan Güneydoğu Anadolu Tarih Öncesi Araştırma Projesiyle Siirt’in karanlık tarihi de gün yüzüne çıkmış oldu. Bu çalışmalarda Siirt’te Neolitik çağdan izler bulundu ve bu coğrafyada o zamanlardan beri insanoğlunun yaşadığı kanıtlandı.


İslami dönemde ise Diyarbakır’ın fethi için görevlendirilen Halid Bin Velid Diyarbakır’ı ele geçirdikten sonra Siirt’e yürümüş ve fethetmiştir. O zamanlardan beri bu coğrafyalarda İslam’ın sancağının dalgalandığı söylenebilir. Sonrasında önce Artuklu’lar, Akkoyunlular, Safevi’ler ve en sonunda da Yavuz Sultan Selim döneminde İdris-i Bitlisi’nin sayesinde Osmanlıya bağlanmıştır.

Tarihinden kısaca bahsettim . Sıra yöresel yemeklerinde.

Perde Pilav

Siirt’in yemekleri denildiğinde akla ilk gelen yemek Perde Pilav’ıdır. Bu yemeğe çok hâkim değilim çünkü yemek nasip olmadı daha. Ama şu şekilde tarif edeyim. Yufkanın içine kuş üzümü ve çeşitli baharatlarla harmanlanmış pirinç koyuluyor. Yufkanın dışınaysa badem ve fıstık konulup pişiriliyor. Zaten resimlerden de nasıl bir yemek olduğunu anlarsınız.




   Büryan

Büryan’ın asıl merkezinin memleketim Bitlis mi yoksa Siirt mi olduğu hep bir tartışma konusu olmuştur. Ancak bu gün hangi şehre ait olduğundan çok, nasıl bir yemek olduğundan bahsedeceğim. Öncelikle Büryan bir et yemeğidir. Ancak öyle her etten yapılmaz. Yöre halkının “Hevur” dediği erkek Keçi etini yaklaşık 2-3 metre derinliğinde bir kuyuda odun ateşi ile pişirilmesi ile olur. Tadı gerçekten nefis bir yemektir. Size tavsiyem buraya ilk kez geliyorsanız şehir merkezindeki lüks Büryancılar da yememeniz. Biz ilk geldiğimizde bu hataya düşmüştük. İzinde aynı şeyi yapmanızı istemem. Şehrin iç taraflarında diğerleri kadar lüks olmayan Büryancılar bulabilirsiniz. Bulmak sizi biraz zorlayabilir ama buraların en iyi mekânının adı Örnek Büryan Salonu.



Mumbar Dolması

Mumbar dolması, koyunun kalın bağırsaklarının pirinç ile doldurulmasıyla yapılan bir çeşit dolmadır. Damağı bu lezzete aşina olmayanların kolay kolay sevebileceği bir yemek değildir. Sadece Siirt’e değil birçok doğu ve güney ilinde bilinen ve yapılan bir yemektir. Siirt’teki çoğu restoranda bulunur.




 Kitel 

Doğu Anadolu’nun hemen hemen her şehrinde yapılan İçli köftenin Siirt usulü de diyebiliriz bu yemek için. Çok sevdiğim içli köftenin bu halini daha önce birkaç defa yemiştim. Tadında pek bir değişiklik yok ancak görüntüsü biraz faklı. Bazı yörelerde dış yüzeyi yağda pişirilir. Böylece dışında sert bir doku oluşur. Bazı yörelerdeyse içli köfteyi suda haşlama yöntemi tercih edilir. Seçim sizin . Afiyet olsun.




Benim bildiğim yöresel yemekler bunlar. Elbette daha fazlası vardır ancak bütün yemeklere yer veremeyiz. İsterseniz şimdi gezilecek yerlerden biraz bahsedeyim.

-                Delikli Taş

Yöre halkı burası için “Rasıl Hacer ”der.  Siirt’in yaklaşık sekiz kilometre çıkışında Botan Çayı’nın eşsiz manzarasına karşı sıcak çaylarınızı yudumlayıp mangal yapmak isterseniz burası tam size göre bir yer. Girişi düşükte olsa ücretli. İçerisinde ufak bir büfe, çocuk parkı ve çardaklar var. Uzun ince bir yapıya sahip olan park ve çardaklar bütününün sonundaysa bir restoran ve vadinin tadını çıkarabilmek için bir dürbün bulunuyor. Size kendi çektiğim birkaç kareyi göstereyim.

Siirt Delikli Taş



Tillo

Siirt’in bir ilçesi olan Tillo hem İbrahim Hakkı Hazretlerinin türbesi, hem de eşsiz doğa güzellikleriyle misafirlerini bekliyor. İbrahim Hakkı Hazretlerinin hocasının türbesi için yaptırdığı meşhur ışık hadisesinin gerçekleştiği “kale” denilen alan şehrin hemen yakınlarındaki yüksek bir dağda bulunuyor. Burada da bir piknik merkezi var ve düşük bir ücretle girebiliyorsunuz. İçerisinde sayısı bol olan çardaklar ve bir koşu sahası var. Bu mesire alanının bir tarafında Tillo şehir manzarası diğer tarafta Bota Vadisi ayaklarınızın altında kalıyor. Burada bulunan seyir terasından manzarayı daha güzel izleyebilirsiniz .1100 metre yükseklikteki bu teras Türkiye'nin en yüksek cam terası olma özelliğine sahip. 

Işık Hadisesinin gerçekleştiği duvar da bu parkın sağ tarafında kalıyor. Bu Işık Hadisesi çok detaylı bir konu olduğu için başka bir yazıda uzun uzun anlatacağım. Kale kısmını bitirdik. Dilerseniz şimdi şehir merkezindeki yapılara bakalım.

Tillo’ya ilk gittiğinizde buranın bir ilçe olduğuna inanamayabilirsiniz çünkü çok küçük ve şehirleşmemiş.  Aslında şehir böyle kalmaya çalışmış çünkü içerideki İsmail Fakirullah Hazretlerinin türbesi ve bir ilim yuvası olan Tillo’nun meşhur medreseleri şehirde oldukça manevi bir ortam oluşturuyor. Girişte sizi birkaç resmi yapı ve karakol karşılıyor. Ardından da İsmail Fakirullah Hazretlerinin türbesi var. Size az önce bahsettiğim kaledeki duvardaki delikten yılın belli vakitlerinde yaklaşık dört kilometre uzaklığındaki bu türbeye güneş ışınları vuruyor. Hem de inanmayacaksınız ama tamda İsmail Fakirullah Hazretlerinin baş ucuna. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin yaptığı bu astronomi harikası tam 255 yıllık. Tillo ‘da gezilebilecek başka Dua tepesi, Şeyh Mücahiz Hz. Türbesi ve Sultan Memduh Hz. Türbesi var.  Aklıma  başka bir yer gelmiyor. Sanırım Tillo'daki yerler bitti .


Helvacılar Çarşısı 

Siirt şehir merkezine eski Siirt denilen bölgedeki adından da anlaşılacağı üzere bir çarşıdır. Belediye tarafından geçen yıl restore edilerek yepyeni bir görünüm kazandığını söyleyebilirim. Bu çarşıda Siirt yöresine özel olan her çeşit ürünü bulabilirsiniz. Siirt’in ünlü Bıttım Sabunu en iyi bu çarşıda bulunur. Bu mekâna ilk kez girecekler dikkatli olmalılar çünkü içerisi labirent gibi. Kaybolma ihtimaliniz yüksek. Ayrıca içeride yoğun bir koku var. Bunun nedeni içerisinde peynirci ve kasapların çok olması. Yani burnunuz hassas ise gitmemekte fayda var. 



Ulu Cami

Şimdi size her şehrin olmazsa olmazı, tarihi yapılarıyla her zaman içinde bulundukları şehirlerin inci taneleri olan Ulu Camilerden ,bir tanesi olan Siirt Ulu Cami’den bahsedeceğim. Az önce bahsettiğim Helvacılar çarşısının hemen kenarında olan bu camiye gitmek için hafif bir yokuşu tırmanmanız gerekiyor. Ama içeriye girdiğinizde sizi çok güzel bir bahçe ve cami karşılıyor. Caminin kim tarafında yapıldığı bilinmiyor fakat daha önce 1129’da Irak Selçuklu Hükümdarı Muhammed Tapar camiyi onarmış. Daha sonra 1905,1957 ve 1975 te restore edilmiştir. Defalarca gittiğim bu mekâna her gidişimde sanki ilk defa gidiyormuş gibi etkileniyorum. Çok güzel bir Cami. Herkesi bekleriz.






Saydığım yerler dışında açıkçası bu şehirde gidilebilecek başka yerleri pek bilmiyorum. Benim diyeceklerim bu kadar arkadaşlar. Kendinize iyi bakın. Fikirlerinizi aşağıdaki yorum kısmına yazabilirsiniz. Fikirleriniz değerli benim için.

 

 

 Kaynak:http://www.siirt.gov.tr/tarih

Yorumlar

Blogda ki Popüler yazılar

Esrar-ı Cinayet Kitabı Özet ve Yorumu

  Merhaba arkadaşlar bu gün sizlere “ESRAR-I CİNAYAT”   adlı eserden bahsetmek istiyorum. İlk önce kitap hakkında genel birkaç bilgi, ardından kitap özeti, daha sonrada kitap hakkındaki yorumumdan bahsedeceğim. Şimdi başlayabiliriz.   Bir Türk klasiği olan bu kitap Ahmet Mithat Efendi tarafından 1884 yılında kaleme alınmış. Edebiyatımızdaki ilk polisiye romanı olma unvanına sahip. Kitap ilk önce gazetede yayınlanmış, daha sonra kitaplaştırılmış. İlklerden olması hasebiyle içinde bir takım teknik sorunlar bulundurduğu kabul ediliyor. Ama polisiye roman yazarlığının önünü açtığı için edebiyatımızda oldukça önemli bir yere sahip. Dilerseniz kitabın özetine geçelim. İstanbul Karadeniz taraflarında “Öreke Taşı” adında büyükçe bir kaya varmış. Bir gün bu kayanın üzerinde üç ceset bulunur ve hikâye böyle başlar. Olaydan sonra cinayetle ilgilenen soruşturma memuru (polis)Osman Sabri hemen olay yerine gelerek çeşitli incelemelerde bulunur. Çok zeki olan soruşturma memuru h...

Gönül Hanım Romanı Özeti

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere “Gönül Hanım” adlı bir romanın özetini yapmak istiyorum. Cumhuriyet devrinde yazılan bu eser dört genç kâşifin Orta Asya’yı ve Orhun Kitabelerini görmek için çıktıkları çok güzel bir seyahati anlatıyor. Önce her zamanki gibi kitabın künyesini yazalım. Kitabın Künyesi Kitap Adı: Gönül Hanım Kitabın Yazarı: Ahmet Hikmet Müftüoğlu Basım Yılı:1920 Kitabın Türü: Roman Yayına Hazırlayan: Dr. Fethi Tevetoğlu Kitabın Özeti “Gönül Hanım” romanı 1. Dünya Savaşı sırasında Sibirya’da esir düşen Mehmet Tolun Beyin yağmurlu bir sonbahar günü lokantada otururken iki Tatar kardeşle tanışmasıyla başlıyor. Adları Ali Bahadır Bey ve Gönül Hanım olan bu iki Tatar kardeş Mehmet Tolun Beyi tek başına görünce sohbet etmek isterler. Kısa süre sonra üçünün de aynı zihniyette olduklarını anlamalarıyla kendilerini Türk Tarihi ve Orta Asya konusunda derin bir sohbet içerisinde bulurlar. Konuşma esnasında Gönül Hanım üç arkadaşın Orta Asya toprakl...

Herodot ile Röportaj

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere tarihin kurucusu sayılan Herodot'la röportaj   yaptık. Dilerseniz başlayalım. - Bize kendinizi tanıtır mısınız?   Benim adım Herodot. MÖ 484 yılında Halikarnasos’ta doğdum. Ailem Anadolu coğrafyasında sözü geçen büyük bir aileydi. Bu nedenle güzel bir çocukluk geçirdim. Ardından gençlik dönemlerinde dünyanın birçok yerini gezdim. Bu geziler esnasında yeni insanlarla tanıştım. Onlardan gezdiğim yerler hakkında bilgiler topladım. O şehirdeki efsaneleri öğrendim. Bu şekilde bir ömür geçip gitti. Yaşlanınca İtalya’da bulunan Thurii kolonisine gittim. Orada uzun uğraşlar sonucu bir tarih kitabı yazdım. Pers –Yunan savaşlarını anlattığım bu eser daha sonraları meşhur oldu. Kitabımı yayınladıktan sonra yaşadığım küçük kasabada huzur dolu son günlerimi geçirmeye başladım . -Yolculuklarınıza nasıl başladınız? Ben gençlik dönemlerimde Halikarnasos’a bulunurken şehrimizi korkusuz bir savaşçı olan Kraliçe Artemisia yönetiyordu. ...