Ana içeriğe atla

Sergüzeşt Romanı Özet ve Yorumu

  Bu gün sizlere Sergüzeşt adlı romanı tanıtacağım. .

Kitap adı: Sergüzeşt

Yazar: Samipaşazade Sezai

İlk basım yılı:1889

Sayfa Sayısı:120

Türü: Roman

Kitap Kafkasya’dan İstanbul’a esir olarak getirilen dokuz yaşlarında küçük bir kızın hikâyesidir. Adı Dilber olan bu kız ilk önce kocası işten atılan zalim bir kadına satılır. Kadın hem fıtratında olduğu için hem de kocası memurluktan atıldığı için çok saldırgan, acımasız bir kadındır. Dilber’e eve geldiği andan beri ona adeta işkence eder. Yapılan bu işkencelere daha fazla dayanamayan küçük kız bir gece evden kaçarak sokaklara dalar. O sırada sokaklardan gelen seslerden korkarak bir evin dibinde oturur. Birkaç dakika sonra gözlerine uyku bastıran küçük kız, sabah uyandığında kendisini sınıf arkadaşı Lütfiye Hanım’ın evinde bulur. Lütfiye Hanımın anneannesi kendisini gece bulmuş ve evine almıştır. Sabah olduğunda Dilberi yatağında bulamayan evin hanımının baş cariyesi olan Taravet hemen sokaklara atlar ve Dilberi bulmaya çalışır. En sonunda bulunca kızı ister. Anneanne zulümden kaçan küçül kızı vermeyi kabul etmez. İmama başvuran Taravet zorla alır Dilber'i. Ve şiddet tekrar başlar.

Aylar geçer. Bir gün işten atılan adamın suçsuz olduğu anlaşılır ve eski işine geri döner. Yalnız tayini uzak bir memlekete çıkar. Bazı masrafları da olduğundan Dilberi satmaya karar verirler.

Eve gelen esirciye düşük bir fiyata satarlar. Artık Dilber’in yeni bir evi vardır.

Zengin bir adamın evine gelir. Bu evde genç, yakışıklı, eğitimli bir ressam vardır. Adı Celal Bey olan bu genç, resim çalışmalarında Dilberi kullanmaya karar verir. Çünkü Dilber çok güzel bir kızdır. Dilber’in portrelerini aylarca çizer. Ona her seferinde farklı kıyafetler giydirerek resimlerini yapar. Zamanla ona âşık olur. Aşkını itiraf ettiğinde Dilberin de kendisini sevdiğini öğrenir. 

İkili az da olsa beraber çok güzel vakit geçirirler. Ancak bu ilişkiyi öğrenen Celal Bey’in annesi Zehra Hanım ilişkiye şiddetle karşı çıkar ve bir sabah kimsenin haberi olmadan Dilberi satar. Celal Bey uyandığı zaman Dilberin evde olmadığını öğrenir ve çılgına döner. Tüm İstanbul’da onu arar durur. Gördüğü herkese Dilber’i sen mi kaçırdın? Diye sorar. Ancak bir türlü bulamaz. Çünkü Dilber Mısır’dadır. Orada zengin bir tüccarın yüzlerce cariyesinden biridir. Celal Bey onu ararken, Dilber ise bir gece kendisine gizliden âşık olan Harem ağası Cevher tarafından kurtarılır. Ancak hiçbir yere gidemeyeceğini bildiği için kendini Nil Nehrine bırakır. Celal Bey ise derdinden yataklara düşer. Kitap bu şekilde bitiyor. Çok uzun tutmak istemedim sıkılmayın diye. En kısa halini yazmaya çalıştım. Dilerseniz şimdi kitap hakkındaki yorumuma geçelim.

Eser gerçekten o dönem için mükemmel denebilecek bir seviyede. Esaret konusunu o kadar iyi anlatmış ki insan okuduğunda bu esaret ne iğrenç şeymiş, iyi ki kaldırılmış diyor. Eserin dili çok sade. Süslü anlatımlara hiç yer verilmemiş. Karakterlerin  duygularını çok güzel anlatmış yazar. Kitap ayrıca 100 Temel Eser’in içinde. Diyecek pek bir şey yok. Mutlaka okuyun.

Arkadaşlar size biraz karakterlerden bahsedeyim.

Celal Bey: Zengin bir babası olan. Genç bir ressam

Zehra Hanım: Celal Bey’in annesi

Tesliye Celal Bey’in kız kardeşi

Dilber: Kafkasyalı bir esir

Taravet: İlk satıldığı evin baş cariyesi

Mustafa Efendi: İlk satıldığı evin beyi

Atiye Hanım: İlk satıldığı evdeki Dilber’le yaşıt küçük kız

Lütfiye Hanım: Dilber’in sınıf arkadaşı

Cevher: Mısırda bir harem ağası

 Yazı bitti. Kitap özetleri her hafta Pazartesi sizlerle. Kendinize iyi bakın arkadaşlar.

Yorumlar

Blogda ki Popüler yazılar

Esrar-ı Cinayet Kitabı Özet ve Yorumu

  Merhaba arkadaşlar bu gün sizlere “ESRAR-I CİNAYAT”   adlı eserden bahsetmek istiyorum. İlk önce kitap hakkında genel birkaç bilgi, ardından kitap özeti, daha sonrada kitap hakkındaki yorumumdan bahsedeceğim. Şimdi başlayabiliriz.   Bir Türk klasiği olan bu kitap Ahmet Mithat Efendi tarafından 1884 yılında kaleme alınmış. Edebiyatımızdaki ilk polisiye romanı olma unvanına sahip. Kitap ilk önce gazetede yayınlanmış, daha sonra kitaplaştırılmış. İlklerden olması hasebiyle içinde bir takım teknik sorunlar bulundurduğu kabul ediliyor. Ama polisiye roman yazarlığının önünü açtığı için edebiyatımızda oldukça önemli bir yere sahip. Dilerseniz kitabın özetine geçelim. İstanbul Karadeniz taraflarında “Öreke Taşı” adında büyükçe bir kaya varmış. Bir gün bu kayanın üzerinde üç ceset bulunur ve hikâye böyle başlar. Olaydan sonra cinayetle ilgilenen soruşturma memuru (polis)Osman Sabri hemen olay yerine gelerek çeşitli incelemelerde bulunur. Çok zeki olan soruşturma memuru h...

Gönül Hanım Romanı Özeti

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere “Gönül Hanım” adlı bir romanın özetini yapmak istiyorum. Cumhuriyet devrinde yazılan bu eser dört genç kâşifin Orta Asya’yı ve Orhun Kitabelerini görmek için çıktıkları çok güzel bir seyahati anlatıyor. Önce her zamanki gibi kitabın künyesini yazalım. Kitabın Künyesi Kitap Adı: Gönül Hanım Kitabın Yazarı: Ahmet Hikmet Müftüoğlu Basım Yılı:1920 Kitabın Türü: Roman Yayına Hazırlayan: Dr. Fethi Tevetoğlu Kitabın Özeti “Gönül Hanım” romanı 1. Dünya Savaşı sırasında Sibirya’da esir düşen Mehmet Tolun Beyin yağmurlu bir sonbahar günü lokantada otururken iki Tatar kardeşle tanışmasıyla başlıyor. Adları Ali Bahadır Bey ve Gönül Hanım olan bu iki Tatar kardeş Mehmet Tolun Beyi tek başına görünce sohbet etmek isterler. Kısa süre sonra üçünün de aynı zihniyette olduklarını anlamalarıyla kendilerini Türk Tarihi ve Orta Asya konusunda derin bir sohbet içerisinde bulurlar. Konuşma esnasında Gönül Hanım üç arkadaşın Orta Asya toprakl...

Herodot ile Röportaj

  Herkese selamlar arkadaşlar. Bu gün sizlere tarihin kurucusu sayılan Herodot'la röportaj   yaptık. Dilerseniz başlayalım. - Bize kendinizi tanıtır mısınız?   Benim adım Herodot. MÖ 484 yılında Halikarnasos’ta doğdum. Ailem Anadolu coğrafyasında sözü geçen büyük bir aileydi. Bu nedenle güzel bir çocukluk geçirdim. Ardından gençlik dönemlerinde dünyanın birçok yerini gezdim. Bu geziler esnasında yeni insanlarla tanıştım. Onlardan gezdiğim yerler hakkında bilgiler topladım. O şehirdeki efsaneleri öğrendim. Bu şekilde bir ömür geçip gitti. Yaşlanınca İtalya’da bulunan Thurii kolonisine gittim. Orada uzun uğraşlar sonucu bir tarih kitabı yazdım. Pers –Yunan savaşlarını anlattığım bu eser daha sonraları meşhur oldu. Kitabımı yayınladıktan sonra yaşadığım küçük kasabada huzur dolu son günlerimi geçirmeye başladım . -Yolculuklarınıza nasıl başladınız? Ben gençlik dönemlerimde Halikarnasos’a bulunurken şehrimizi korkusuz bir savaşçı olan Kraliçe Artemisia yönetiyordu. ...