Herkese merhabalar arkadaşlar. Bu günkü yazımda sizlere
kedilerimizden bahsetmek istiyorum. 9 Mayıs günü hayatımızda çok güzel bir
değişiklik oldu. Malumunuz o gün Anneler günüydü. Biz üç kardeşte haftalar
öncesinden paramızı biriktirmiş, hediyelerimizi almıştık. Sıra hediyeleri
vermekteydi. Sabah olunca sırayla annemin yanına gittik ve hediyelerimizi
verdik. Annem o kadar mutlu oldu ki anlatamam. Akşam olduğunda kardeşim iftar
için ekmeğe gitti. O ekmeğe giderken bizler de her yıl ramazan ayında
TRT 1 'de düzenlenen Kuran-ı Güzel Okuma Yarışmasını dinliyorduk. Bir kaç
dakika sonra küçük kardeşim Mustafa zile bastı. Bir elinde sıcacık, mis gibi
kokular yayan ramazan pidesi, diğer elinde küçük bir kutu içinde 2 tane yavru
kedi.
Kardeşim kedileri salona getirdi ve sulu gözlerle
anneme bakarak
-Anne ne olursun bizde kalsınlar, bir çocuk annesinden ayırmış,
eve götürmeye çalışmış, annesi kabul etmeyince sokağa atmış dedi.
Tam da o sırada Kuran yarışmasının değerli jürisi Osman Egin
Hoca hayvan sevgisinden bahsetmeye başladı. Biz hemen atıldık.
-Anneciğim bak hoca bile hayvan sevgisinden bahsediyor. Bu
bir işaret. Evde kalsınlar lütfen.
Annem ilk önce bize daha sonra o gün hava soğuk olduğu için titreyen 3 haftalık kedilere baktı ve sadece bir gece dedi. Biz çok sevindik. Çünkü kediler çok aç ve bakıma muhtaçtılar. O gece bizim için çok zor geçti arkadaşlar.
Çünkü yıllardır kedi almak istememize rağmen annem sevmediği ve bakımının zor olduğu gerekçesiyle bir türlü kabul etmemişti. Yani biz hayatımızda hiçbir kediye bakmamıştık, bu nedenle çok acemiydik. Ne yapabiliriz diye düşünürken babam veteriner bir arkadaşını arayıp bilgi alabileceğimizi söyledi. Hemen aradık. Veteriner bize sütü enjektör veya biberonla verebileceğimizi söyledi. Ben hemen nöbetçi eczaneye koşarak enjektör ve biberon aldım. Eve geldiğimde titremeleri geçmiş, biraz daha sakinleşmişlerdi. Veterinerin anlattığı şekilde vermeye çalıştık ancak bir türlü yemediler. Ne yaptıksa olmadı, zorla verdiğimiz bir kaç damlanın dışında süt içmeyerek o geceyi aç geçirdiler. Sabah olduğunda doğruca veterinere gittik. Hastalığı var mı yok mu? diye bilgi aldık.
Sonraki birkaç gün onlar için çok güzel geçti. Yemek yemeğe
alıştılar. Ancak dördüncü günde bizim için oldukça üzücü bir olay meydana
geldi. İnternetten okuduğum bazı yazılarda yavru kedilere laktozsuz süt
verilmesi gerektiği yazıyordu. Bende hemen gidip aldım. O gün laktozsuz süt
verdik. Bir tanesi (adını daha sonra karamel koyduk) hastalandı. Elimizde
baygın bir şekilde yatıyordu. Göz bebekleri hareket etmiyor, nefes alıp
verirken hırıltılar çıkartıyordu. Saat gece dokuz sularında telefonla Siirt’teki
bir veteriner kliniğini aradık. Klinik kapalı olduğu halde bizim için açtı ve
muayene etti. Birkaç iğneden sonra umut yok. Dua edin dedi. Ben şahsen uzun
zamandır herhangi bir konuda o kadar üzüldüğümü hatırlamıyorum. Çünkü durumu gerçekten çok kötüydü. Ama eve geldiğimizde yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Ertesi sabah
eski sağlığına kavuşmuştu. Onu sağlıklı bir halde gördüğüm anki mutluluğumu
tarif edemem arkadaşlar. Ailedeki herkes çok sevinmişti. İlerleyen günlerde minik
misafirlerimizin birinin adını Kaymak diğerinin adını Karamel koyduk. İki “Tanrı
misafiri ”kısa zamanda ailemizin birer üyesi haline gelmişti. İlk zamanlar
kedilere yaklaşmaktan korkan annem bile onları kendi bebeği gibi sevmeye başlamıştı.
Şimdi beşinci haftadalar. Onlara tuvalet eğitimini vermeye
çalışıyoruz. Arada sırada ufak kaçamaklar yapsalar da öğrendiler diyebilirim.
Sizlere de evlerinize kedi almayı canı gönülden tavsiye ederim. Kedi bakımı ile
ilgili bir yazı da ileride gelecek. Kendinize çok iyi bakın…
Yorumlar
Yorum Gönder